Selamlar, sevgiler, hürmetler efenim... Afiyettesiniz inşallah.
Yahu, şu Tumblr çıktı çıkalı elim ayağım oldu kendisi. Buraya yazmadığım çoğu şeyi orada bulabilirsin; süper depresif hallerim, korkunç tespitlerim ve sapkın düşüncelerimle okurlarımı selamlamadığım bir gün bile yok sanırım. Bu nedenle Tumblr hesabımdan haberdar olmayan yazık günah kişileri için bu postu hazırlama kararı aldım; yazılarımdan minik bir potpuri için pörtlesin gözler!
---
Her pazartesi yeni bir diyete başlayıp, akşamında bırakan şişko kadınlar gibiydik!
Hiçbir kararımızın arkasında tam duramadık.
Hep sevdiğimizden oldu.
---
İnsanların hayatım hakkında ahkam kesmesinden nefret ediyorum.
“Amaaaan, ne düşünüyorsun; oluruna bırak! Düşününce bişe olmuyor!”
Geri zekalı arkadaşım… Düşünülecek bir mevzu var ki düşünüyorum. Düşünmek bir şeyi değiştirmeyecek diye bir şey yok; çünkü hayatımın kararını vermek üzereyim.
---
once upon a time…
Fareli Köy’ün kavalcısıydım.
Fareleri suya dökünce işsiz kaldım.
Şu an Bremen’de mızıkacılık yapıyorum.
İşimden memnunum.
---
Kan bağım olan insanlarla fazla ten temasında bulunmuyorum; ancak çok sevdiğim ve kan bağım olmayan insanlara sürekli bir dokunma isteği, sürekli bir temas hali…
Sanırım o insanlarla aramda eksik olan kan bağını bu şekilde telafi etmeye çalışıyorum.
---
Sevgilim erkek güzeli; ama çok çirkin.
Ay, kafam karıştı!
---
Ankara’da toplu taşımada kullanılan bazı otobüslerde “yan koltuk” diye adlandırabileceğim bir hede var ve bu koltuk tam da adamların pipi hizasına denk geliyor. Hayır, ben -deyimi yerindeyse- “azgın” bir kadın da değilim; ama ister istemez adamların penis boyunu falan düşünürken buluyorum kendimi oralarda otururken.
---
Haremime yeni bir gözde eklediğim bu nadide nöbet gününde Ataberk bebesini koklayamamanın acısı içimde. Yine de Bolu, aile işleri falan ciddi geriyor beni; ya da benim adamın mallığı, düşüncesizliği, soğukluğu falan. I fucked myself and I liked it.
Hadi şimdi dağılıp daha mühim işlerinizle meşgul olun. Kafa dağıtmak isterseniz, uğrayın, dertleşelim.
Öperün.
-EDD