28 Nis 2012

İçeride Tanıdıklarım Var!

Dört duvar arasında geçen bir hayat... 

Geçenlerde Ahmet elime bir adres tutuşturup "Bu adama yazsana!" demişti. Yazdım. Bugün de cevabını aldım. Ne ince bir ruhun insanısın sen arkadaşım! Ne kadar güzel bir adamsın! Belki yaşın nedeniyledir, bilemem. Belki yaşadıklarından öğrendiğin bir şey vardır, ondandır...

Cumartesi cumartesi, tatil günümde annem yine atarlandı "Hiç de yardım etmiyorsun bana! Ben bu evde yalnız mı yaşıyorum?!" diye... Bu evde en boş gezenin boş kalfasına değil de bana böyle bir sitem etmiş olması ne kadar can sıkıcı da olsa, aldırmadım, gittim odama. Öyle, takılırken kardeşim getirdi mektubu. "Bu ne ya?! Bir mahkumdan mı geldi bu?!" diyerek... Evet, bir mahkumla yazışmaya başlamıştım. Hem de büyük bir hevesle! Zor günler yaşıyordum; hem buradaki paylaşımdan çok daha samimi, çok daha içten olacaktı. Yazdım. Bolca saçmaladım. Nasıl bir insana yazdığımı da bilmiyordum zaten. Yaşını, neden içeride olduğunu, nereli olduğunu, ne iş yaptığını, ne kadar zamandır orada olduğunu...  Tek bildiğim yaşadığı yer ve ismiydi. Yazdım.

Şimdi vakit cevap yazma vaktidir. Önce sindirmeli ama mektubu. Bir de bugün cumartesi... Sevgilim nerede?

İş... Bırakmadım. Bırakamadım. Antidepresana başladım ama. Böyle de bir gelişme oldu hayatımda. Ne şahane! Ruhum hasta, ruhum meleba.

Hadi şimdi dağılıp daha mühim işlerinizle meşgul olun. Kafa dağıtmak isterseniz, uğrayın, dertleşelim.

Öperün.
-EDD

13 Nis 2012

İş Güç Ve Siber Ev Kızı EDD

Merhaba güzel internetin güzel insanları ve kısa boylu, çirkin, bekar, zengin erkekler!

Ağzımın çatısına sıçan o işe girdiğimden beri yaratıcılık namına bünyemde bir şey kalmadığını fark ettim. Halbuki dört yaşındaki bebişlerle çalışıyorum ve onlarda inanılmaz bir hayal gücü, inanılmaz bir yaratıcılık var. Belki bana bulaşır diye her gün hepsini tek tek öpüyor, yanaklarını falan ısırıyorum, içime sokarcasına sarılıyorum; ama yok... Pek işe yaradığı söylenemez.

Burnu havada biri olduğum söylenemez, aksine oldukça da alçak gönüllüyümdür aslında. İş yerimdeki temizlikçi kadınlar ve aşçı ile muhabbet etmekten zerre çekince duymam mesela; eğer bu alçak gönüllülüğümü kanıtlayabilecek bir şeyse. Ancak mevzu lise mezunu müdürüme gelince... Gücüme gidiyor dört senelik fakülteyi bitirmiş biri olarak onun aşağılamalarına maruz kalmak. Bir yalanlar, bir entrikalar dönüyor ki göt kadar kreşte aklın hayalin durur! "Yeter artık!" diyor ve istifamı veriyorum sevgili okur.

Bu demek oluyor ki, bir senemi öyle güzel bir şekilde çöpe attım ki, şikayetlenmeye bile hakkım yok. Akılsız başımın cezasını ruh sağlığım, boğazım ve sinüslerim çekti bu defa.

Şu an evde dinleniyorum; çünkü 3 hafta içinde 3. defa yataklara düşecek kadar hasta oldum. Bu duruma inanmayacak olan kurucu müdürüm ise bir günlük paramı maaşımdan hunharca kesecek "ÂDİLİYET" adı altında. Bu da bir tecrübe, bir ders tabi bana hayattan hediye. Ancak ne saçma ölesiye cahil bir kadının kendi adalet sistemini ülkemin -aslında hiç de adil olmayan- adalet sisteminden üstün görmesi.


Burada dert yanmamaya kararlıydım; ama sıkıntılar da hayatın içinden. 


Önümüzdeki beş parasız ve mutlu günlerime kadeh kaldıralım bir gece; işsizliğime içelim bu defa! Bir de canım çocuklarıma, öğretmen arkadaşlarıma, Menşur ve Satı'ya!..

Pepee, çok üzülüyor.

Hadi şimdi dağılıp daha mühim işlerinizle meşgul olun. Kafa dağıtmak isterseniz, uğrayın, dertleşelim.

Öperün.
-EDD