26 Şub 2012

Kozmos "Çalışma!" Diyor...

Merhaba kadınlar! Merhaba erkekler! Merhaba beni okuyan insanlar! Merhaba tatlım, nasılsın?

Yahu, bu sene Sevgililer Günü'nde çok ilginç bir şey oldu ve hayatımda ilk defa hiç tanımadığım birinden, bir kadından enfes bir hediye aldım. Bir iş teklifi... Görüşmeye gittim. Öyle olumlu bir görüşmeydi ki; eğer kabul edersem, diğer görüşmeleri iptal etmek istediklerini söylediler. Biraz zaman istedim...

İki haftadır bir kreşte, dört yaş grubuyla çalışıyorum. Selam, ben "anne" oldum!

Yahu, iki haftadır hafta sonunu dört gözle bekliyorum; zira sadece hafta sonum boş. İki haftadır hastalıktan kırılarak yatıyorum! Sevgiliyle bile görüşemez oldum! Bu Kozmos'tan bir işaret değildir umarım. Çünkü bu defa kararlıyım, çalışacağım.

Yaşım ilerledikçe hayatımı daha adam akıllı planlama çabası içine girdim. Spontane yaşamak gibi bir lükse sahip olmadığımı düşünüyorum. Bu da beni gün geçtikçe köreltiyor... Defterime bile yazamaz oldum. Yazık bana!

Zamane reklamları bir acayip. Ya da ben bir acayibim. Bilemiyorum. Reklamlarda oynayan bazı adamlardan hoşlanıyorum, sonra bir konuşuyorlar, koşarak televizyondan uzaklaşıyorum! Herkesin sesi, konuşması bir Jack Davenport gibi olmuyor, olamıyor işte! Bu arada Jack demişken, SMASH pek şukela, pek harika.

Bel ağrısından ölürken ben, veda vakti geldi Pepee'nin! Pepee, Pepee;  çok ağlıyor!

Hadi şimdi dağılıp daha mühim işlerinizle meşgul olun. Kafa dağıtmak isterseniz, uğrayın, dertleşelim.

Öperün.
-EDD

14 Şub 2012

Yahu, Ne Yaptım Ben Hocut?!

"Kanka" kelimesini aktif olarak kullananlar! Adele dinleyip depresyona giren yalnızlar! Gece acıkıp ekmeğe dadandıktan sonra büyük pişmanlık duyanlar! Efemine adamlardan hoşlanmayıp, maskülen kadınlara bayılanlar...
Hepinize selam olsun!

An itibariyle "Sevgililer Günü" olarak anılan 14 Şubat'a iki dakika kalmışken ben blog yazıp eğlenmenin derdindeyim. Yazıklar olsun bana! Yok yahu, şaka yapıyorum. Neden yazık olacakmış? Yazıklar olacakmış?

Dün sevgiliyle alışverişe gittik. Benim adam bir acayip yemin ederim. Nerede küçük bir velet görse, sevgiyle ve heyecanla "Şu sıpaya bak yiaa!" diyor. Yemin ederim korkar oldum bana "Senden çocuğum olsun istiyorum!" diye gelecek diye.-iki "DİYE" de pek şahane oldu hakikaten.- Ben bile bu denli şefkatli yaklaşmıyorum küçük veletlere... Hatta bizimkinin iş arkadaşının bebeği olmuş, onu tebrik etmeye gideceklermiş, "İstersen sen de gel." dedi, bir ürperdim! "Ya, gelirim gelmesine de ben korkarım, biliyorsun..." diyebildim. Zira yeni doğmuş bebekten daha korkunç bir şey varsa, o da Jigsaw'un bir oyununun öznesi olmaktır muhtemelen. Öyle korkarım yeni doğanlardan.

Pek çoğunuz gibi, ben de iki yüz yıl gördüm. Düşüncesi bile bir garip bence.

Bu arada çok acayip bir şey yaptım, Facebook hesabımı kapattım. Kuşlar gibi özgür, hamur gibi kulak memesi kıvamındayım resmen! Bundan böyle Tumblr, Twitter ve Blogger hesaplarımda aktif olarak boy gösterecek, paso kafa ütüleyeceğim.

Kumral saçlarımdan ben sorumluyum, turuncu değilim artık. Mükemmelim.

Eğer oralarda beni özleyen, adımı anan, "Yahu bir kız vardı, Facebook'ta bulamıyorum, bloguna bir bakayım nerelerde?!" diyerek buraya uğrayan biri varsa bilsin ki ben onu bağrıma basarım, çok severim. Bir de an itibariyle "Sevgililer Günü"nün içindeyiz. İnsanların bir şeyleri hatırlamak için böyle günlere ihtiyaç duymadığı günlerin geleceğine inancım, umudum hâlâ var. Sahtekarlık yapmayalım artık. Lütfen bebeyim. Sevişmeden uyuduğumuz nice günlere...

Hadi şimdi dağılıp daha mühim işlerinizle meşgul olun. Kafa dağıtmak isterseniz, uğrayın, dertleşelim.

Öperün.
-EDD

3 Şub 2012

Çok Dikkat Çekici Başlık

Hz. Google'a "Güntaç Özdemir" yazarak bloguma uğrayanlar!.. Bir aydır yolumu gözleyen sadık takipçilerim! Gitar klavyesini balta sapı gibi tutup kameralara poz veren dübürzadeler!.. 
Hepinize MELABA! 

Şu an Pago Pago'da saatler 12:20'yi gösterirken, orada cuma namazına hazırlanan müslüman kardeşlerime selam olsun! Onur'un selamı üzerinizde olsun! Kandiliniz simitli, gününüz kar yağışsız olsun!


Uygun zaman ve zemin oluşmadıkça yazmamaya özen gösteriyorum. Kafa ütülemek için değil; keyiflenmek, keyiflendirmek için yazıyorum da... Tabi buradan çıkan sonuç, son bir ayımın hiç de aydınlık geçmediği... Doğrudur. Bir ay içinde yaşadığım hadiseleri anlatmaya kalksam, kurduğum cümlelerden, buradan Pago Pago'ya yol olur!

Fransa ile aramızdaki ilişkiler gerilmişken benim Fransızca konuşan adamların içine düşmem, toplum tarafından hoş karşılanmasa gerek. Mahalle baskısı nedeniyle Fransızca konuşan adamlara asılamamak ne acı! -"Asılmak" da ne kötü, ne çirkin bir tabir!-
Peki kuzenimin bilmemkaç aylık bebeklerinin fotoğraflarına sevgi dolu bakışlarla bakmam ve "Ayyyy! Ne tatlııııı! Yeriiiiiiim!" gibi yorumlar yapmama kaç puan?! Hepsi PMS yüzünden! Kadınlık hormonlarım şelale bu ara; kendimden nefret etmeye başladım yeminle! Paylaşmak istediğim şu ki; ben kadın milletinden pek haz etmeyen bir kadınım aslında.

Bu arada farkındayım, "Müzik Umutları Cesaret Kanatlarıydı" (?!) olmasa kimsenin yolu düşmeyecek bu köhne bloga... İyi ki Güntaç beybisi o hiç izlemediğim dizide oynuyor da; bir günü bile ziyaretçisiz geçirmiyorum. Eskiden böyle miydi?! İki gün boyunca kimseler gelmezdi. Durum böyle olunca ben de "Bir yazı patlatayım da; millet geliversin buralara, boş kalmasın buralar." derdim. Yani bu bir aylık ayrılığı biraz da MUCK'a bağlayabilirim.

Bir itiraf: "Kuzey Güney"i izliyorum ve Kıvanç Tatlıtuğ'un harika bir oyuncu olduğunu düşünüyorum. Hatta aksini iddia eden biriyle bu mevzuyu hararetli bir şekilde tartışabilirim. Kıvanç Tatlıtuğ'dan zerre haz etmeyen ben için oldukça enteresan bir durum bu aslında. Öncelikle bunu idrak etmen gerek.

Bir ara Rebel Moves vardı... Sahi ne oldu ki onlara?! Ben kalın kaşlı kadınlardan biri olmak isterken nedir bana garezin kaşlarım? Ben hiç kalın kaşlı bir dilber olamayacak mıyım? Ve ilginçtir, küçük şeyler sevindirir ruhumu. Kimsenin hayal bile edemeyeceği şey ise aynı ruhumu küçük şeylerin üzdüğü, üzebildiğidir. Yine de "Daha mutlu olamam!" derken durup düşünmeli ve gözümüzün önüne öldüğümüz anı getirmeliyiz. En mutlu anı... Ay ne karamsar oldu; ama ölüm bir kurtuluş aslında. Hım?

Hadi şimdi dağılıp daha mühim işlerinizle meşgul olun. Kafa dağıtmak isterseniz, uğrayın, dertleşelim.

Öperün.
-EDD