27 Kas 2011

Kadehimi ALES'e Kaldırıyorum!

Bir an önce şu evden kendimi ihraç etme çabasındaydım... Taa ki bugün, ALES denen meret ocağıma incir ağacı dikene kadar...

Bir aydır ders çalışmaktan başka yaptığım pek bir şey yoktu. Aile bireyleriyle bile göt kadar evin içinde "Melaba-melaba" olmuştuk.(Evet, evde "Melaba" deyince aldığım karşılık tam olarak "Melaba") İşe gidiyordum hafta sonları, nete giriyordum bazen ve yazı yazıyordum sırf sen oku diye...
Neyse canım, işte ben böyle ALES'e çalışırken yardırmış gidiyorum; sözelden tam çıkarmalar, sayısaldan merdiveni 30'a dayamalar falan... Bir göreceksin ama! Nasıl bir hırstır o; soru çözdükçe çözesim falan geliyor! KPDS'den sonra zaten direk Gök'e taşınmaya başladım akşamları. Sevdiceğimin iş çıkışında Sıhhiye'de buluşup otobüsle evine gidiyoruz, yolda da benim çözemediğim sorulara bakıyoruz. Evdeki çalışma yetmedi diye son iki akşam Sıhhiye'ye beni durağa bırakmaya geliyor Gök, otobüste yine sorulara abanmalar... Ama yooook! Neymiş efendim, ALES'miş... Sokayım afedersin de böyle sınava! 

80 soruluk KPDS'ye 180 dakika süre veren ÖSYM, nedense 150 soruluk sınava da 180 dakika veriyor... Hız testiymiş... Kenarımın hızı! Roman okumuş kadar oldum lan sınav boyunca! Hele bir mantık sorusu vardı ki AŞMIŞ! Akıllara durgunluk veren bir mantıkla yazılmış belli; çünkü üzerinde yanlışlıkla 15 dakika harcamışım da haberim yok. Hayır, çözmüş olsam oturup sızlanmam da, çözemedim ulan! Gitti mis gibi 15 dakika! Sayısala 45 dakika kaldı tabi.Bende bir telaş "Vay efendim nasıl yetişecek?! Hedef 30 soruydu! Ben şimdi Gök'e ne derim?! Geçen sınavda 25 soru çözmüştüm, bari bunda da 25 çözeyim..." He canım... NAH ÇÖZERSİN! Ben telaşlanınca daha aptallaştım; zaten aptalım. Sadece 12 soru çözebildim. İşin komiği çözebileceğim soruları da telaştan çözemedim, ben ona yanıyorum!

Neyse, artık sınav derdi falan da kalmadı. Uzun zamandır ilk defa ailece oturup çay içtik. Zaten babam da ameliyat olmuştu perşembe; birazcık onu el üstünde tutmalar... Yemin ederim özlemişim onları!

Hayatı bu kadar yaşanmaz hâle getiren sisteme kafam girsin, yetmezse ben gireyim boydan boya! Çok sinirliyim. NET!

Seni öpüyorum canım, giden bir (rakamla: 1 ) okurumu da kınıyorum ve ÖSYM bok yesin; özellikle başkanı. Bu yazdıklarımdan dolayı içeri atılmam halinde para toplayıp beni çıkartıyorsunuz sınav gazileri ve yaşarken ölmeyi tatmış sınav şehitleri! Artık fotoğraf makinemle sevişebilirim. -stop-


Hadi şimdi dağılıp daha mühim işlerinizle meşgul olun. Kafa dağıtmak isterseniz, uğrayın, dertleşelim.

Öperün.
-EDD



22 Kas 2011

Yatmadan Önce Yüz Rende Darbesi


Duş alırken humuslu toprak gibi verimli oluyorum. Duşta aklıma gelenleri yazsam, uçururum blogu! Gel gör ki, unutuyorum... Balık hafızalıyım, ne sandın?!

KPDS bir şekilde geçtiğine göre önümüzdeki ALES'e bakmak durumundayız. Ulan bir bakıyorum da; hakikaten sistem çok boktan! Şimdi sisteme sayıp, yöneticilere söverdim de; keyfim kaçıyor, biliyor musun?!


Birine "Sana çok ihtiyacım var!" yazmanın o kişinin bünyesinde ne gibi bir etki yaratabileceğini tahmin edebiliyor musun? Gerçi kime yazdığına göre kişide yaratacağın etki ve alacağın reaksiyon elbette ki değişkenlik gösterecektir; ama... Neblem ya, az önce alakasız birine yazdım. Bakalım nasıl bir tepki verecek? İnsanları çılgın deneylerime alet ediyorum; sorgusuz sualsiz...

Matematiği seviyorum; çok seviyorum. Matematikten anlayan adamlardan feci etkileniyorum. Zaten oldum olası sayısal zekaya sahip olan adamlara bayılmışımdır. Çok seksi değil mi lütfen?! Üzerinde on sene uğraşıp da çözemeyeceğim soruları beş dakika içerisinde "şıp" diye çözen adamları hayran hayran izlerim. Bence ağır tahrik unsuru; seni bilmem. Bir de böyle "Mühendis" gibi bir sıfata da sahipse... Kafam!

KPDS'nin en renkli kurbanı olarak seni selamlıyorum canım.

Zoom lens almayı düşünüyorum bu arada. Fotoğraf adına kılımı kıpırdatıp bir şey yapmıyorum. Ulan elimde de taş gibi bir makine var. Ayıp bana; gerçekten ayıp! Gerçi hafta sonları o kadar çok makineyle oynuyorum ki; canım sıkılıyor anlaşılan. Neyse, bana bir iş lütfen. Zengin koca adayı da olur. Mühim olan bir para kaynağı olması... -irony zone-

Güntaçdis. Aklıma geldi, yazayım dedim. Hevesim kaçtı yahu; oysa yaz sonunda nasıl da bir dibimi saçlarının arasında bırakmıştım... Dövmeli adam severim bir de. Güntaç, naberz?!

Facebook'ta "Esmer Güzeli" diye arkadaşı olan arkadaşım var. Esmer Güzeli'nin egosundan yüz gram istiyorum. Karma, bu lafım sana!

Ayrıca belirtmek isterim; Emre Aydın kavram karmaşı yaratan, zıt kavramları birleştiren şarkı sözleriyle götürüyor malı. Millet "Ya abi oha ama artık! Adamın aklına gelene bak; kırk yıl düşünsem aklıma gelmez!" diyor ya; kendilerini aşağılıyor. Zamanında Beyaz'ın "Psiko" tiplemesi de yapardı bunu. Herkes yapar. Hepimiz Emre Aydın'ız! Ben Psiko olmayı tercih ederim yine de.

Daha fazla saçmalamadan huzurundan ayrılıyorum tatlı. 
Tatlım değil; tatlı. Duydum değil, gördüm!



Hadi şimdi dağılıp daha mühim işlerinizle meşgul olun. Kafa dağıtmak isterseniz, uğrayın, dertleşelim.

Öperün.
-EDD

16 Kas 2011

He Canım Aynen Öyle


Merhaba.

Dün ALES sorularıyla muhatap olurken çok ilginç bir gerçekle karşılaştım. Hani annelerimiz, babalarımız, dedelerimiz, ninelerimiz diyor ya "Biz böyle miydik azizim? Şimdiki gençlerden bir yol olmaz" diye... İşte bu deyiş M.Ö. 800 yılına kadar gidiyormuş. Yani neymiş? Yeni nesillere güvenelimmiş. Neymiş? Şartlar değişiyor diye nesiller değişiyormuş ve yeni nesil yeni şartlarla uyumlu bir nesilmiş. Korkmayın millet, hem bizim nesilden, hem de bizden sonrakilerden iş çıkar.

Resmen hayatım sınavlara bağlı. 
Nasıl stresliyim anlatamam. 
Zaten anlatmam da. 
Sıkıntılarımla seni sıkmak istemem. 
Eminim senin hayatında da milyar sıkıntı vardır, bir de benimkileri dinlemene (dinlemek?! okumana) hiç gerek yok. 
Hadi canım öperim.

İlginç tepkilerim var, yeni keşfettiğim.  Elektrikli süpürge sesine verdiğim tepkiyi dünyalara değişmem mesela. Ya da böyle gürültülü nesne ve kişilere... Bir gün kendimi tutamayıp saldırmaktan korkuyorum. Zira anlık sinir yüklenmesine neden oluyorlar. Örneğin geçen babam eve ağır birkaç hede taşıdı, eve girer girmez "Komando!" diye bağırdı; o an onu atomlarına ayırma isteğiyle dolup dolup taştım yeminle.

-Babamdan bahsedince aklıma ne geldi-

Yaşlılık adamlara hiç yakışmıyor ya. Ciddi söylüyorum. Çoğu yaşlanan adam çekilmez yaratıklara dönüşüyor. Yani seni bilmem, benim etrafımdakiler öyle. Dedem yok; yaşlı amcalarım var. Bir de babam katılıyor bunların arasına yavaştan. Hasbinsabır! Yok canım, sevmediğimden değil... Sadece bir salıvermişlik, bir öküzlük çöktü hepsinin de üzerine. En azından babama bunu söylüyoruz, bir saat iki saat düzeliyor; üçüncü saat yine aynı!
*Kim bilir ben yaşlanınca nasıl çekilmez bir teyze olacağım. Kesin babama çekerim ha... İçim karardı be!

Kaç zamandır canım waffle çekiyor. Gidip bir waffle patlatayım. Sonra da ver elini KPDS ayağını uzat ALES.
Hayskim.

Hadi şimdi dağılıp daha mühim işlerinizle meşgul olun. Kafa dağıtmak isterseniz, uğrayın, dertleşelim.

Öperün.
-EDD

9 Kas 2011

Baryam Bayram Bay Bayan... Ehe, Naber?


Bayram çocuklara güzel lan! Yani ben çocukken bana güzeldi. Şimdiki çocuklara da güzel mi acaba?! Sanmam... Bi kere şeker toplamaya bile göndermiyor aileler çocuklarını! Şeker toplamayan çocuğa bayram, bayram olur mu be?!

Biz çocukken ortalıkta pedofililer bu kadar çok değildi. Aileler çocuklarını dışarı göndermekten korkmazlardı. Şeker toplamaya bir çıktık mı, tüm mahalleyi gezerdik; öyle sadece kendi apartmanımızla kalmazdık yani. İki yüz elli bin liralar vardı o zamanlar; ceplerimize hiç tanımadığımız amcalar, teyzeler tarafından sokuşturulan. Bizim için büyük paraydı! Bir kutu kola bile almazdı ya, iki sakız bile mutlu ederdi ziyadesiyle.

Negzeldi... Bitti.

Eski bayram muhabbeti bu kadar yeterse, Burak'a saydırmaya başlayabilirim. Buralardan gitme; buralar gitsin, sen gitme Burak! Lan! Blogger sensiz virane olur yeminle bak! Şaka lan, ister bırak, ister yazmaya devam et, ne de olsa numaran var elimde; her türlü taciz ederim ben seni. Nihahahahaha!

Beni Ayça Eren'e benzetenlerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Bu kadar çok kişi beni ona benzetiyorsa, vardır bir bildikleri... Ama hatun çogzel bence! Nasıl hoşuma gidiyor beni ona benzetmeniz, nasıl!
Bir gün bu hatunla barda karşılaştık; birbirimize baktıııık, baktııııık, baktık. Böyle de bir anım var, atlamayım, anlatayım dedim.

Bana ara gazı veren sevgili Arif ve Hilal'e buradan sevgilerimi ve öpücüklerimi sunarken; sevgili Mert (Murat) ve Sıla'ya iyi tatiller, bol güneşler dilerim. Profillerine koydukları denizli, güneşli, Sinop'lu, Antalya'lı fotoğraflar nedeniyle Ankara bana dar, dar, dar gelir oldu. Neyse ki benim adam döndü. Şalala!

Alışveriş yapmayalı çok oldu; param yok, pulum yok, malım mülküm olmasın ziyanı yok! Zengin koca şart. Cebi dolu, kafası boş taliplerime sesleniyorum: "Gelin beni alın! Alışverişe çıkalım!" -çok çılgın ironiler var burada- 

Şarap.Rakı.Şarap.Beyaz.Yeşil.Erik.Şarap.Portakal.Gazoz.Portakal.Mandalina.Sıcak.Şarap.Kestane.


Hadi şimdi dağılıp daha mühim işlerinizle meşgul olun. Kafa dağıtmak isterseniz, uğrayın, dertleşelim.

Öperün.
-EDD

4 Kas 2011

Yüksek Gerilim Hattı


Bünyemde yüksek gerilim yaratan yegane iki olayı seninle paylaşmak isterim canım.

BİR: "Sen - Siz Sorunsalı"
Karşımdaki kişi benden yaşça büyükse ve aynı zamanda arkadaşım ise veya mevki olarak büyük; ama yaşıtım ise o kişiye nasıl hitap edeceğimi bir türlü çözemiyorum. Misal, iş yerinde bir "Emrah Abi (Abi?!)" var. Yahu adam yaşça benden çok da büyük değil esasında; ama yılların çalışanı. "Emrah Abi" desem bi acayiiiip, "Emrah" desem bir garip! Konuşma arasında "Sen" diyorum, gereğinden fazla samimi geliyor, "Siz" diyorum gereğinden fazla resmi. Yapamıyorum abi ben bu işi! Ayarlayamıyorum kendimi.
Az önce yaşça benden büyük bir arkadaşımla konuştum da telefonda, aynı sıkıntının içinde buluverdim kendimi. Ağzım "Sen" diyor, beynim "Ulan gerizekalı! 'Sen' ne lan?! 'Siz' de adam gibi!" diye bağırıyor oradan. "Siz" deyince de bozuk atıyor, "İnsan arkadaşına hiç 'Siz' der mi şapşal?!" diyor.
Evet, saygıdan "Siz" demek uygundur; ama ne bileyim... Resmiyetle, samimiyet arasındaki o ince çizgide yazan şeyi gördüğüm zaman seninle de paylaşacağım cınımz.

İKİ: Öyle bir şey bulunamadı.
İkinciyi unuttum. Demek ki çok da ırgalamıyormuş beni...

Duş alırken aklıma yazacak zirilyon tane şey geliyor; ama duştan çıktığım an sanki beynim resetleniyor! Bu duruma ciddi ayar oluyorum. Yürürken veya otobüste de süperkulade fikirlerle dolup taşarken zihnim, bilgisayarın karşısına geçince "pırrr" uçuveriyor tüm fikirler. Yaşlanıyorum azizim!

Dövmeli adamlara bu kadar bayılmam da yadırganmamalı bence. Dövme benim için ağır tahrik unsurudur. TEHLİKELİ.

Belki ölmeden insan olunur, yine?
Çok sistematik bir bamyayım. İnsan olmak benim neyime...


Şirinler mavisi ojelerimle seni mağazada bekliyor olacağım. Gel, bir kahve içelim. (Biliyorum o şirinler mavisi gibi değil; ama benim ojelerim öyle!)


Hadi şimdi dağılıp daha mühim işlerinizle meşgul olun. Kafa dağıtmak isterseniz, uğrayın, dertleşelim.

Öperün.
-EDD

2 Kas 2011

Anlayamadım, Çünkü Yazmak İstiyorum


ALES sorusu çözerken beni dürten yazma isteğime bu defa karşı koyamadım canım benim. Zira bu istek öyle bir hale geldi ki; okuduğumu anlayamaz oldum!

Eveeeet, geldi Kasım ayı, başladı "Kasımda ... başkadır" furyası. Bir tane de benden madem: "KASIMDA SINAV BAŞKADIR!"
Bu ay iki sınava gireceğim; mühimsiz ama oldukça mühimli iki gerzek sınav. Türk eğitim sistemi sikertmesinde oldukça başarılı olan hükümetimize selamlar! Ne de olsa kabiliyetimize göre başka iş alanlarına da dağılabiliriz... Öyle buyurdu MEB bakanı Dinçer hörezekalısı.

Barı bıraktığımı haber vereyim. Beni ziyarete falan gelirseniz yokum yani. Sınavlara çalışma bahanesiyle bıraktığım eski işimi özlemiyor değilim; ama hevesimi de aldım aslında bar işinden. Gönül isterdi ki daha uzun soluklu olsun falan; ama bu önümdeki iki hafta benim kaderimi belirleyecek olan iki haftadır. Canon'da işler gayet güzel. Canon devam. Sigortalı işi bırakacak kadar göbüdük bir insan değilim ben.

Son zamanlarda bir "Angry Birds" gidiyorum... Kafayı sıyırmamak için yaptığım bir etkinlik olsa da, beni asıl delirtecek olan şey sanırım bu oyun. Sektörü geriden takip ettiğimi düşünebilir bazılarınız "Ay şekerim, o oyunun modası çoktaaaan geçti!" diyebilir. Çok umrumdaydı; benim canım şimdi oynamak istiyor ve siz oynarken de zerre ilgimi çekemedi. Dağılın şimdi!

Pasif agresif yanım beni korkutuyor. Yeni edindiğim arkadaşlarımla ise daha fazla zaman geçirmek istiyorum. İş yerimdeki iki "CreepyGuy"dan korksam da, ikisini de kendime küstürmüş olmanın verdiği hazzı anlatamam. Ayşe, Sertaç, Sercan, Ela ve Tuğçe; "melaba cınımz, nasılsınız?!"


Daha beyaz tenli olsaydım çok çılgın olabilirdi. Neyse ki adamım öyle. Patlak gözlü adamlara tapasım gelse de, 30 yaş üzerinde hâlâ ısrarcıyım. Çoluk çocukla uğraşmak sinirlerimi bayram şekerine dönüştürüyor. Derken bayram gelmiş mesela. Sevmem. Binlerce liralık fotoğraf makineleri ve lensleri beni cezbediyor bu ara. İçlerinde olduğumdan olsa gerek. Bir de efektif bir şekilde kullanabilsem kendilerini... Demem o ki, Hilal olayı canımı sıkıyor. Ağlatıyor beni, kıyamam. Kıyma. Et sevmem. Bayram da kurban bayramı. Sen düşün halimi... Kan demir gibi tadıyor; bana güven. Babamın işi de olmadı zaten, nazar hep nazar. KAFAMIN NAZARI!

-En çok da sondaki saçmalamalarımı seviyorum. Kafam rahat, test çözeyim ben.


Hadi şimdi dağılıp daha mühim işlerinizle meşgul olun. Kafa dağıtmak isterseniz, uğrayın, dertleşelim.

Öperün.
-EDD