7 May 2013

Çenemde Sivilce Çıktı Anne!


"Ben ne insandım bee!" dedim sonra. Bir gün "NE İNSAN" olduğumu hatırladım ve.

Yıllar önce tanıdım onu. Hayat doluydum, neşeliydim, cıvıl cıvıl bir insandım, kendi halinde. Unicornların gerçek olduğuna inanan kocaman kalbim, ejderhalarla dans eden ruhum ve içimdeki çocuk öldü aniden. Dünya birden tüm renklerini yitirdi. Yağmur bulutları üzerimizde gezdi hep ve ıslandık; günler, haftalar, aylarca... Kimi zaman açtı güneş, şimşekler dans ederken tepemizde; bazen de bir şarkı duyup durup düşündük: Sevgi ne engin şey!
Gitti unicornlar renklerle birlikte. Sonra ejderhalar terk etti bir bir. Ardından bir çocuk cinayeti işlendi en derinde! Hayat bir karabasan oldu, çöktü üzerimize, üzdü. Çok üzdü hem! İkimizi...

Bir görülmüş rüya satıcısı ile tanıştım umutsuzluğumun dibindeyken. Vaat ettiği şeyler karşı konulmazdı! Önce "Unicornlarını veririm sana yeniden!" dedi, sonra ekledi: "Çiçeklerin rengini, baharın kokusunu, çocukların cıvıltısını bir bir işlerim ruhuna; üflerim ruhumdan sana bir parça!"

Bazı inanışlara göre dünya yedi günde yaratılmıştır. Bahsi geçen tanrı o işi bir günde bile halleder ya; neyse... Ama dünyanın yedi günde yaratılabileceğini gördüm; ben dünyamı tam yedi günde kurdum! Moruna kadar hem... 


Kimse farklı olduğu için suçlanamaz ya; ben de suçlamıyorum artık. Kuşlar özgür, dünya yerinde, insanlar hala koyun olsa bile, ayran da içsek mezenin yanında iyi bir şeyler oluyor bir yerlerde.

O da özgür; istediği gibi, istediği kadar... Bir de hep kıymetli kalacak.

24 Nis 2013

Acı Acı Sövdüm Sonra

İlhamımı kedi yedi. Ödevimi yapamadım öğretmenim...

Bu derste başarısız olacağım doğduğum gün belliydi bence. Benden bir yol olmayacağını bilen tanrılar, benimle eğlenmek için beni yer yüzüne yolladıklarında bu kadar acı çekeceğimi tasavvur edemediler. Şimdi dilerim pişmandırlar ve bu adaletsiz durumu ortadan kaldırmak adına beni uzun bir toplantıya çağırırlar.

En kritik 48 saati atlatmak üzereyim.
 Hayat devam etti; o ya da bu şekilde. Hayat bana devam etti; ancak ölen insanlar vardı. Annesinin kucağında ölen bir bebekten, terk edildiği sokakta yapayalnız ölen yaşlı bir yabancıya kadar ölen sayısız insan ve benim devam eden hayatım...
Yaşamak... İlginç, ha?

Başımın ağrısının nedenini şimdi anlıyorum. Kafamı meşgul etmek adına o kadar boş şeylerle uğraşıyor, o kadar boş şeyler düşünüyorum ki; mavi ekran vermek beynimin en doğal hakkı.

Zorla sevemem ben gibi geliyor bana... Bu ilgi fazla.
"Yürü be!" diyor bir ses içimden... "Yürü ona!.."
Bu gazla aya uçarak çıkabilecek insanlar tanıyorum. Bir de pipicanı ile düşünenler...
Midem mi bulanıyor bugün? İngiliz Edebiyatını gözlerinden öperim.