5 Eyl 2012

Kayıp Yazı

Bir türlü kafamdan atamadığım, özlemini duyduğum biriydi... Nasıl bir çekimdi ki bu, hiç olmadığım kadar çaresiz hissettirmişti bana? Bilmiyor, sadece özlüyorum...

17 Haziran, pek net hatırlarım bu tarihi. Her şey değil belki; ama çok şey oldu o gün. Bedenim bir tanrıya emanet, ruhum hiç olmadığı kadar özgür!.. Tanrı saygısız ama! Tanrı kötü! Hangi tanrı iyi ki bizim Onur dışında kalan? Hiçbiri! Neyse...
Çünkü aynı gün, iki sene önce 17 Haziran'da aldığım kitabı okumaya başlamıştım.
Hiçbir şey anlayamamıştım okuduklarımdan. Bakliyat çuvalı varken karşımda, sadece ellerim karıncalanıyordu çünkü.
A-5-21
Bir anlamı olmayan belki; ama pek anlamlı...
İntihardı o gece, ruhumun intiharı!.. Sevgimin, sadakatimin intiharı!
İntikamdı o gece, ruhumun intikamı!.. Sevgimin, sadakatimin intikamı!
A-5-21
"Mutluluklar diliyorum sana, onunla."
"Başarılar İstanbul'da."

Ben asansöre yalnız binmeyi sevmem hiç, korkarım; ama gerginsem asansör taşımacılığı iyidir.
Çok sıcaktı, ciddi çok.
Bir korku içimde, "Ya buralardaysa ve görürse?" Pencerede bile değildi oysa o fırça saçlı.
Fırça saçlı ama güzel dudaklı...
Severdi uzun, sarı saçlıyı.
Bana sarı saç hiç yakışmaz ki hem!

Vedam sessizdi, sakindi; aramalarım sonuçsuz, beyhude...
Birden oradaydı; siyah-beyaz.
Benden başka kimse seni o halde tanıyamaz.

Sorular beynimde.
Sorular defterimde.
Sorular kalbimde.
Göz yaşlarımda.
Kadınlığımda.

Ya?
...ve ons'un ölçü birimi olmadığı zamanlar da vardır.